Varlık görüşleri konusunda Hegel ve Heidegger’in Karşılaştırılması

Uzaktan eğitimin faydalı yönü nedir diye sorsalar kesinlikle dersleri tekrar izleme şansı diyebilirim. Varlık Felsefesi dersi için hazırladığım ödev yine ufkumu açan bilgilere ulaşmamı sağladı.

Not: Yazının önemli bir kısmı derste dinlediğim bilgilerden faydalanılarak hazırlanmıştır.

Hegel ve Heidegger’in varlık görüşleri çeşitli açılardan karşılaştırılmıştır.

Heidegger Tinin Görüngübilimi (1807) / Wilhelm Friedrich Hegel | oyumben

Varlık Sorusu Açısından:
Sistematik metafizik Hegel’de bulunur dolayısıyla Hegel, felsefenin en sistematik düşünürlerindendir. Hegel’in en temel kavramı Geist yani tin’dir. Hegel bilginin bütün öğelerinin akıl kaynaklı olduğunu söyler ve deneyi bilgi konusunda dışarıda bırakır. Özne ile nesnenin aynı olduğunu ifade eden Hegel varlığa gelmiş olan her şeyin akli yani mantıksal olduğunu savunmaktadır. Varlık ilk kategoridir mantıksal olduğu için de zorunludur. Dolayısıyla Hegel’de varlık sorunu ilk olarak mantıksal bir sorundur ve bir şeyin varlığını onun akli olmasıyla ilişkilendirir. Heidegger’de ise Dasein’in kendisini görünür kıldığı için fenomenolojik, Dasein’in kendi kendisini anlamasının ifade ettiği için hermeneutiktir bir sorundur (İsbir, 2021). Heidegger varlığın unutulmuş olduğunu söyler. Varlık ve zaman eserinde Her ne kadar çağımızda metafiziği tasvip etmek bir ilerleme kabul edilse de varlık sorusu artık unutulmuştur der. Heidegger varlık sorusunun Platon ve Aristoteles’in araştırmalarına can katan soru olduğunu söyler fakat onlardan sonra varlık sorusu sahici bir araştırmanın tematik sorusu olmak anlamında sessizliğe bürünmüştür (2006: 7). Tematik soru, bir şeyin görünüş biçimini verir dolayısıyla varlık nedir sorusunda varlığın kendisi görünen değildir. Varlık kavramının kendisi en tümel kavramdır. Varlığı unutmanın en temel sebebi de onun tümel ve soyutlama olduğunun düşünülmesidir ve bu varlığı unutmaya sebep olan temel ön yargıdır. (İsbir, 2021). Bununla birlikte varlık kavramının tanımlanamaz oluşu ve varlık kavramının kendiliğinden açık oluşu varlığın unutulmasına sebep olan diğer ön yargılardır (Heidegger, 2006: 2).

Dasein Kimdir/Nedir?:

Hegel diyalektik yöntemi kullanır. Hegel’in diyalektiği tez, anti tez sentez şeklinde değildir. Üç moment olduğunu söyler: bir şey, ona karşıt görünen bir şey ve bu karşıtların birliğini ifade eden 3. moment. Hegel nesnel mantığı varlık mantığı, öz mantığı ve kavram mantığı olmak üzere 3’e ayrılır.

Varlık mantığı ise nitelik, nicelik ve ölçü olmak üzere 3 başlıkta incelenir. Nitelik varlığın ilk belirlenimidir. Belirsiz bir varlığın belirli olma durumudur. Aslında varlığın kendisi belirli bir niteliğe sahip olmadan önce dolaysız bir belirsizliktir. Dolaysız belirsiz olan varlık saf varlıktır. Belirsiz dolaysızlığından dolayı da yalnızca kendisine eşittir. Bir başkasından onu eşitleyecek ya da onu olumsuzlayacak başka bir şeyle mantıksal ilişkisi söz konusu değildir. Saf varlık saf boşluktur, saf hiçlik, saf yokluktur. Diyalektik gereği saf varlık, saf hiçlik ve oluş kavramları 3 moment içinde ele alınır. İlk iki moment birbirine eşittir: varlık ve hiçlik özdeştir. Saf varlığın saf yokluk oluşu yalın eşitliktir. İçeriksizliktir. Kendi içinde herhangi bir ayrım taşımamaktadır. Saf yoklukta sezilen ya da düşünülen hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey sezilir. Oluş varlığa geliş ya da yokluğa geçiştir. Saf varlıktan saf yokluğa yok oluş, varlıktan yokluğa geçiştir. Bu dönüşüme oluş denir. Ortaya çıkış yokluktan varlığa geçiş, yitip gitme varlıktan yokluğa geçiştir. Bu nedenle varlık ve yokluk oluş ile dengededir. Diyalektik gereği bir sıçrama söz konusudur ve diyalektik gereği oluş ile birlikte belirsiz varlık, belirli bir varlığa dönüşecektir. Saf varlık önce belirsizdir oluşla birlikte belirlilik kazanır. O belirli varlık ise Dasein’dir. O belirli bir niteliktir, niteliği ile başka bir şeye karşıttır, başkalaşabilir, sonludur.
Belirli varlık diyalektik yöntem gereği 3 başlıkta ele alınır:

a) genel varlık,

b) bir şey, başkası, sonluluk,

c) nitel sonsuzluk.

Belirli varlık nitel bir sonsuzlukta kendisi için varlıktır. Yani nitel belirlilik varlıkların sonsuzluğu, var olanların çokluğu, artık nitelikten niceliğe geçiştir. Genel olarak varlık, varlık ile yokluğun birliğini ifade eder. Genel olarak varlık kendi karşıtını kendi içerisinden çıkarır. İnsan genel bir kavramdır ama insan kavramının kendisi birey olarak insan olmadan kendisini gösteremez. Genel olarak varlık bir şey olarak kendisini göstermez. Genel varlığı tümel olarak anladığınızda tümelin kendisi tikel olmadan görünür olmaz. Tümel-tikel karşıt gibi görünse de birbirlerini varsayan iki momenttir. Nitel sonsuzluk bir şey olarak varlıkların sonsuzluğunu ifade eder. Genel olarak varlık bir şey olarak varlığa karşıt gibi durur oysa özdeştirler ve bu özdeşlik kendisini nitel sonsuzlukta gösterir. Belirli bir varlık her zaman sonlu bir varlıktır. Belirli varlığın sınırı onun niteliğidir. Sınırlı bir varlık belirli bir şey olarak varlık kendisi için varlıktır ve kendisi olarak varlık belirli bir nitelikte tamamlanır. Dasein her zaman kendisi için var olandır. Kendisi için var olanlar nitel bir sonsuzlukta kendisini gösterir. Kendisi için var olanın çokluğu bir nicelik olarak kendisini gösterir. Sonuç olarak belirsiz bir varlık belirli bir niteliğe sahip olduğunda belirli bir varlığa dönüşür. Belirli bir varlık da kendisi için bir varlıktır ve başka bir var olan tarafından sınırlanır. Nicelik belirli bir varlığın çokluğunu ifade eder. Sayı ya da miktardaki sürekliliğe göre nitel bir değişimi içinde kapsar. Değişim bu anlamda nicelikten niteliğe doğrudur. Örneğin tohum, filiz ve ağacı ele aldığımızda tohum filiz değildir, filiz ağaç değildir, ağaç tohum değildir. Hepsi belirli bir varlıktır fakat diğer bir var olan tarafından sınırlandırılmıştır. İkisi ya da üçü arasında bir ilişki vardır. Nicelikten niteliğe doğru bir değişim vardır. Tohumda bir aşamaya gelince nicel değişim nitel bir dönüşüm başlatır. Belirli bir aşamadan sonra tohum filize dönüşür, filizde de dönüşüm olduktan sonra filizin kendisi fidan ya da ağaçtır. Bir şey kendisidir ama başka bir şey olan olanağını da kendi içinde taşır.
Ölçü nicelik ile niteliğin birliğidir. Bu birlik belirli bir varlığın kendisini ortadan kaldırmasıdır. Bu, varlığın özüdür. Nicel değişim belli bir ölçüye kavuştuğunda nicel ile nitelin özdeşliği söz konusudur. Belirli bir ölçüden sonra tohum filize, filiz ağaca, ağacın kendisi tohuma dönüşür. Var olanlar belirli bir ölçüyle birlikte kendi varlığını ortadan kaldırma özelliğine sahiptir. Bu onun özüdür. Var olan her şeyin özü vardır. Yani var olan her şey yok da olabilir. Öz, dolaylı varlığın kendisini olumsuzlayarak dolaysız ortaya koymasıdır. Yani tohumun özü nedir diye sorduğumuzda tohum filiz olmayandır şeklinde ifade edilir. Kendisini başkasıyla
olumsuzlayarak orataya koyar. Dolayısıyla varlık kendisini başkasıyla olumsuzlayarak kendisini yitirmez (İsbir, 2021).
Heidegger açısından Dasein kavramını ele aldığımızda öncelikle Heidegger’in insan kavramını kullanmadığı onun yerine Dasein kavramını kullandığı (Günay, 2018: 46) görülmektedir; Heidegger’in felsefesinin merkezinde varlık meselesi yer alır ve bu merkeze ulaşmak için varlık nedir sorusunu yeniden ve doğru bir biçimde sormak, formüle etmek gerekir. Bunun için varlığın, sorulan şeyin, araştırılan şeyin kendisini örtmek yerine şeffaf kılması gerekir. Burada şeffaf kılmak ile kastedilen varlık nedir sorusuna nelerin ait olduğu ya da nelerin ait olmadığının açıkça gösterilmesidir. Heidegger’de her soru bir aramadır, bir şeyi arar. Aranılan şey aramaya önceden yol gösterir. Örneğin anahtarlarınızı kaybettiğinizde ne aradığınızı bilirsiniz. Kaybettiğiniz şeyin bilincindesinizdir ve bu aramaya yol gösteren o bilinçtir. Dolayısıyla varlık nedir sorusunun da aradığı şey varlıktır. Heidegger her soru o soruyu sorana aittir der. Dolayısıyla varlık nedir sorusunu aslında varlığın kendisi sorar. Ve varlığın kendisi önceden bu soruyu hazırlamıştır ve ona yol gösterir. Varlığın kendisi kendisini açık kılar, şeffaf kılar. Heidegger bu varlığa Dasein der ve bu onun en temel kavramıdır. Burada her bireyin, her tek kişinin bir Dasein olduğu ifade edilir. Heidegger Dasein’in ontik müstesnalığının onun ontolojik olmasında yattığını (2006: 12) söyler. Burada ontik öncelik ile ifade edilen şey Dasein yani soruyu soran her bir kişinin diğer var olanlar arasında yer alan sıradan bir var olan olmadığını, ontik oluşun herkesin kendisine has varlığı olması anlamını taşımasıdır (İsbir, 2021).

Zaman Kavramı Açısından:

Heidegger’de Dasein’in varlığını tesis eden zamansallıktır (Heidegger, 2006: 428). Heidegger’e göre Dasein dünyaya fırlatılmıştır. Burada dünya ile anlatılmak istenen bir yaşam, bir anlamlar bütünü olmasıdır. Dasein o dünya içinde belirli olanaklar gerçekleştirerek kendi varlığını görünür kılar. Var oluş sorunu Daisen’in ontik sorunudur. Dasein kendi varlığını zaman içinde kavrar böylece kendi varlığını gerçek kılar. Dasein zamansaldır zamanın dışına çıkma gibi bir imkanı yoktur. Dasein kendisini zaman içinde açar zaman içinde gerçekleştirir ve bu gelip geçici bir şeydir. Dasein’in bir geçmişi vardır ama bu geçmiş arkasında kalmaz, arkasında sürünmez aksine onun önünden gider. Kişi olarak insan geleceğe bakar. Karşısına çıkan var oluş imkanlarını yaşantısına dayanarak gerçekleştirir. Geçmişte yapıp ettiklerimiz yarın yapıp edeceklerimizi belirler. Örneğin felsefe okumayı tercih ederek bu var oluş olanakları içinde hukukçu olma ihtimaliniz yoktur. O var oluş imkanını gerçekleştirmek için hukuk fakültesinde okumanız gerekir (İsbir, 2021).
Heidegger’in Varlık ve Zaman eserinde Hegel’in zaman kavramına ilişkin, müspet anlamda zaman söz konusu olduğunda şu ifade edilmektedir: sadece şu an vardır, önce ve sonra var değildir. Fakat somut şu an, geçmişin bir sonucudur ve geleceğe gebedir. Dolayısıyla hakiki şu an aslında ebediyettir. Ayrıca tin’in kendini gerçekleştirirken zamanın içine dahil olmaktan başka çaresi yoktur çünkü zaman bizatihi var olan kavramın kendisidir ve boş görü olarak kendini bilince sunar dolayısıyla tin zorunlu olarak zaman içinde ortaya çıkar ve saf öz kavramını ele geçirinceye yani zamanı iptal edene kadar zaman içinde belirmeye devam eder (Heidegger, 2006: 457-459).

Öz Açısından:

Hegel’de özne nesneyi kendisinden soyutlayarak konumlandırır ve bilgiyi ortaya koyar. Yani bilgi öznenin nesneyi soyutlamasının ürünüdür. Bu durumda ontolojiyi mantığa indirger. Oysa varlığın kendisi mantıksal bir erekten çıkar. Bir şeyin ne olduğu değil niçin öyle olduğunu açıklamaktır. Refleksiyonlu yani geriye doğru bükümlü bir felsefesi olan Hegel, var olan her şeyin nedenine dönerek ona ereksel bir açıklama getirmeyi amaçlar. Ereksel açıklamanın kendisi mantıksal bir açıklamadır. Bir şeyin kendisi ile o şeyin nedeni bir ve aynı da olsa düşünmenin kendisi onu ondan soyutlayabilir. Her şeyi nedeninden soyutlamak ilk nedeni ortaya çıkarır. İlk nedeni bulduğumuzda ise ereğin kendisini bulabiliriz. İlk nedenin iki koşulu söz konusudur. Bunlar:

a) Dünyayı açıklamak; ilk neden dünyayı açıklamalıdır, var olan her şeyin nedenini açıklamalıdır.

b) Var olanların varlığının zorunluluğunu göstermelidir. Var olanlar nedenlerinden soyutlanırsa geriye hiçlik kalır. Burada Hegel için hiçliğin varlık dediğimiz durum olduğu ortaya çıkmaktadır. Yani varlıkla hiçlik özdeştir. Bir şeyin belirli bir yerde belirli bir zamanda durması için önce bir varlık halini alması gerekir. Var olan her şey kendi nedeninden soyutlanıp belirli bir niteliğe ulaştığında varlığın kendisini görebiliriz, kendi nedenini görebiliriz. Dolayısıyla var olan her şey hangi niteliklere, hangi özelliklere hangi ketegorilere sahip olursa olsun o kategorilere sahip olması için öncelikle varlık halini alması yani var olması gerekir. Varlık artık bir var olma halidir ve var olanla varlık birbirinden farklıdır. Bu durum ise Hegel için mantıksal bir soyutlamadır. Hegel mantığı, öznel ve nesnel olarak ikiye ayrılmaktadır. Öznel mantık düşünmenin ilkelerini ele verir. Düşünmenin ya da bilincin kategorileriyle ilgili olan bir alandır. Hegel nesnel mantık alanına girer. Varlığın, özün var oluşun ne demek olduğunu inceler. Hegel’de öz kendi içinde görünen, ışıldayan varlıktır. Varlık=öz=görünüşe gelendir. Bu sebeple Hegel’in en önemli yapıtı tinin fenomonolojisi olarak ifade edilir. Öz artık mantıksal olan şeyin görünür ya da etkin olmasını ifade eder. Varlığın kendisi tarihsel bir ide olarak görünecektir. Var oluş bu anlamda mantıksal olanın görünür olması der. Öz varoluşun zeminidir. Var olan her şeyin bir özü vardır. Bir şeyin ne olduğu sorunu o şey görünüşe geldiğinde söz konusudur. Görünen şey kavramın kendisinde ifade bulur. Hegel’in nesnel mantığı sınıflandırmasında kavram mantığından söz etmiştik. Kavram mantığı da öznel kavram, nesnel kavram, idea olarak 3’e ayrılmaktadır. Öznel kavram belirli bir varlığın kendi için tekilliğidir. Ben benim kendi içimde tekilim, nesnel kavram belirli bir varlığın kendi içinde bütünlüğüdür. Yani öznel kavram olarak kendi içinde tekilim ama nesnel kavram olarak aynı zamanda insanım şeklinde ifade edilebilir. İdea kavramı ise öznel ile nesnel kavramın birliğidir. Birbirine karşıt gibi görünür oysa bütünün tekili, tekilin bütünüdür. İdea kendisini evrensel töz olarak gösterir. Evrensel töz de gerçek edimsel bir öznedir. Evrensel töz geist olarak kendisini gösterir (İsbir, 2021). Hegel’de nesnel Tin’den mutlak Tin’e yükseliş aynı zamanda özgürlük kavramıyla ifade edilmektedir (Günay, 2018: 41).Tin kendisini tarih içerisinde ya da zamansal olarak görünür kılar. Evrensel töz kendi özünü yaşamla görünür kılar. Tinin özü özgürlüğüdür (İsbir, 2021).
Heidegger’in terminolojisi açısından baktığımızda öz var oluşun zaten kendisidir ve birbirinden ayrı düşünülemez. Öz ve var oluş kavramlarının birbirine karşı bir üstünlüğü ya da önceliği ve sonralığı bulunmaz. Dasein’in özü kendi var oluşunda yatar. Bu var olanın tüm öylelikleri birincil olarak varlıktır. Bu sebeple söz konusu var olanı isimlendirmek için kullanılan Dasein ismi onun masa, ev, ağaç gibi bir neliğini değil varlığını ifade eder (Heiddegger, 2006: 44).

TRT Nostalji Yayın Sonu Görüntüsü Uzun Versiyon - YouTube

♫♬Kapanış ♫♬

Kaynakça:
Heidegger, M. (2006). Varlık ve Zaman, (çev: Kaan H. Ökten), İstanbul: Agora Kitaplığı.
İsbir, E. (2021) Varlık Felsefe Dersi Çevrimiçi Ders Sunumları, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü.
Günay, M. (2018). Metinlerle Felsefeye Giriş, Konya: Çizgi Kitabevi.