Yazdıkları ve yaşadıkları birbirine benzeyen yazar Oğuz Atay…
Tutunamayanlar (1972) kitabını yazdıktan beş yıl sonra hayata veda eden Atay sanki ölümünü biliyormuş gibi Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adamının Romanı ve Eylembilim romanlarını yazmış, Korkuyu Beklerken kitabında hikayelerini ve Oyunlarla Yaşayanlar tiyatro oyununu bu beş yıla sığdırmış.
Oğuz Atay’ın yazılarındaki en belirgin özellik yalnızlığı, acıyı, alaycılığı ve güldürüyü ön plana çıkarması. Günlük’te de bu durum fazlasıyla hissediliyor. Kendini başkalarına anlatma ihtiyacını yazarak giderenlerdenmiş demek.
Günlük’teki 25 Nisan 1970 tarihli notlarında “Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. Canım insanlar! Sonunda bana bunu da yaptınız.” cümlelerini okuduğumda, okuduğum kitaplarındaki en sevdiğim kısımları yazmak istedim. Böyle ince ruhlu birinin cümlelerini paylaşmamak olmazdı çünkü..
Tutunamayanlar
“..Dairenin içine girince de bazı küçük aksaklıklar… duşun tepenizden akmaması, sıcak suyun tam yıkanırken soğuması, mutfakta evyenin sık sık tıkanması, hamam böceklerinin alışkın hareketlerle bütün odalarda dolaşması gibi küçük ayrıntılar. İnsan bunları neden görür? Daha doğrusu neden bunlara takılır aklı? Basit: demek yürümeyen bir şeyler var. Evet, ama yürümeyen şey nerede? Eşyada mı? yoksa….”
“Böyle bir düzen içinde insan düşünebilir mi? Büyük ve güzel demek istiyorum. Önce eşya oluyor, sonra şartlar: kalorifer, hizmetçi, çocuk odası. Düşünmek için kendime bir daire tutsam. İçinde düşünmeye engel olacak eşyalardan hiçbiri bulunmayan küçük bir daire. Kapıdan girer girmez ayakkabılarımı çıkarıyorum ve düşünme terliklerimi giyiyorum…”
Tehlikeli Oyunlar
“Aklımın içini örümcek ağları sardı; kafamın sandalyelerinde elbiseler, gömlekler, çoraplar birikmeye başladı; kurduğum hayaller bir bekar odasının dağınıklığına boğuldu”…
“Kendimle konuşurken bile onun hoşuna gitmeye çalışıyordum…Tabakların suları bile akmadan onları kurulamıştım, beni azarlamıştı, çünkü kurulama bezleri hemen ıslanmıştı, ondan azarlamıştı. Beni bu kadar seven ve ikide bir kollarını boynuma saran kadın neden böyle önemsiz bir mesele için beni azarlamıştı?”
“Bir takım insanlar.. Onlar mutluluklara düşmandır. Karanlıkta gözleri daha iyi gören yarasalar gibi, mutlak bir gecenin olmasını beklerler..”
”Ben neyi sevmiyorsam Albayım bu adamda vardı. Adam beni yanına çağırdı, hemen unuttum onu sevmediğimi. Ben ilgi görünce hemen unuturum her şeyi Albayım biliyorsunuz.”
Eylembilim
“İnsanın geçmişinden kaçabilmesi için, kendinden kaçabilmesi gerekiyor. Bunu da bilinçsizce gerçekleştirirse sürdürebilir. İnsan hayalinin ürünlerinde, daha çok kalabalıkların yüzyıllardır usanmadan desteklediği eserlerde, kahramanları geçmişin dumanlı yaşantılarına sürükleyen rastlantılar, karşılaşmalar birbirini izler. Bense yaşantılarımda tekrardan korkarım. Bu yüzden yıllardan beri tanıdığım kişileri, hayatım boyunca hayatımla birlikte sürüklemek isterim.”
Korkuyu Beklerken (Unutulan)
“Seni çok mu yalnız bıraktılar sevgilim.”