Çalışma Yaşamında Kadının Yerine Genel Bakış
İlkel toplum düzeninde avlanan erkeğin yanında kadın, bitki toplama, çocukların beslenmesi, bakımı, dış etkenlere karşı korunması (theguardian.com) deri işleri, çömlekçilik, giysi dikme, hayvan derisinden kaplar yapma vb. (Miles, 1988) gibi işlerle ilgilenmiş, bu iş bölümü ise kadını eve daha çok bağlayarak erkeğe ekonomik yönden bağımlı kılmıştır. Kadın erkek arasında yapılan bu iş bölümü öncelikle fiziki özelliklere göre tasarlanmış fakat daha sonraları ise sosyo-kültürel değişikler ve üretim yöntemlerindeki gelişmeler nedeniyle cinsiyete dayalı ayrımcılık derinleşmiştir (Yorgun, 2010: 171).
Sanayileşmeyle birlikte kadın, kadına uygun görülen işler etrafında sınai faaliyetlere katkı sağlamaya başlamış (Yılmaz, Zoğal, 2015: 6) fakat ucuz iş gücü olarak görülmesi nedeniyle sanayi devriminden itibaren çalışma hayatına az bir ücret karşılığında katılmıştır (Fidan, 2000: 122).
Dünya’da Kadının Çalışma Yaşamındaki Yeri
Kayıtlı uygarlıktan bu yana kadınların ekonomik faaliyetlerinin zaman çizelgesi incelendiğinde sanayi öncesi dönemde sadece ev işleriyle ilgilenmedikleri bununla beraber tarım, dokuma, süt işletmesi vb. gibi aile işlerinde de aktif olarak yer aldığı görülmektedir (Miles, 1988). 19. Yüzyılda kadınlar iş hayatına eşleriyle ya da bekâr/dul halde konuk evleri ya da dükkanlar işleterek dahil olmuşlardır. 20. Yüzyılın ilk on yılında ise kadınların daha yüksek yönetim kademelerinin yüzde 20’sini oluşturduğu ifade edilmektedir (Mythili, 2013: 55).
Dünyanın hemen her ülkesinde nüfusun önemli bir kısmın oluşturan kadınlar emek piyasaları dışında önemli bir üretim faktörü olmalarına rağmen gerek geçmiş gerekse günümüzde erkeklerin gerisinde ikinci planda kalmaktadır ve bunun nedeni geleneksel iş bölümü ile ilgilidir (Özer, Biçerli, 2004: 57).
18. yüzyılda başlayıp 19. Yüzyılın ortalarına kadar süren ve makineleşme çağı olarak da ifade edilen sanayi devrimiyle makine kullanımı yaygınlaşmış ve büyük fabrikaların ortaya çıkmasının önünü açmıştır. Böylece Avrupa’da temelde tarım işçilerinin toplumundan fabrikalarda eşya üreten nüfusa doğru düzenli bir değişim olmuştur (Sander, 2009: 210). Fabrikaların büyümesi ve kitle halinde üretime yönelmiş olmak kadını da bir üretim faktörü olarak sürece dahil etmiştir.
19. yüzyılın sonlarına doğru metalurji, kimya ve otomotiv sektörlerindeki hızlı gelişmeler, üretim sürecinde yer alan kadın işgücü sayısını geçmişe oranla büyük ölçüde sınırlandırmıştır. Fakat I. ve II. Dünya Savaşı’nın yaşandığı yıllarda silah altına alınan erkek işgücü nüfusunun yerini silah sanayisinde kadın işgücünün alması kadın işgücünün ekonominin tüm alanlarında sayıca artmasını sağlamıştır (Kocacık, Gökkaya, 2005: 198 içinde Altan, Ersöz, 1994: 28-30).
II. Dünya Savaşı sonrasında kamu ve hizmet sektöründe oluşan büyüme ile kadınların toplam işgücündeki oranı artmış, teknolojinin gelişmesiyle birlikte yeni üretim süreç ve yöntemlerinin gelişmesi kadınlar için yeni iş olanakları ortaya çıkarmıştır. Kadın işgücü sayısının artışında rol oynayan diğer etkenler ise eğitim, çocuk bakımı gibi imkanların iyileşmesi, demografik gelişmeler, ailenin küçülmesi ve evlenme oranlarındaki azalıştır (Tokol, 1999: 19).
Dünya Çalışma Örgütü’nün (ILO) Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm: Eğilimler 2018 raporuna göre küresel işsizlik oranının sabitlendiği fakat işsizlik ve insana yakışır iş açığının yüksek düzeyde seyretmeye devam edeceği ifade edilmiştir ayrıca cinsiyet eşitsizliklerinin de özel bir endişe kaynağı olduğu söylenmektedir. Kadınların katılım oranlarının erkeklerin çok altında seyrettiği ifade edilen raporda, kadınların erkeklere göre daha düşük kalitedeki işler ve ücret düzeyinde çalıştığı da vurgulanmıştır. Örneğin işsizlik oranının en yüksek olduğu bölge olan Kuzey Afrika’da genç ve kadın istihdamındaki aşırı yüksek oranın işsizlik oranını arttırdığı, bölgedeki işgücü oranının sadece %16’sını kadınların oluşturduğu Arap Devletlerinde işsizlik oranının 2018 yılında beş milyonu bulacağı ve işsizler ordusunun üçte birini kadınların oluşturduğu da belirtilmektedir. Kadınların erkeklere oranla iki kat daha fazla işsiz kalma ihtimalinin yüksek olduğu Kuzey Afrika ve Arap Devletlerinde kadınlar istihdam edildiğinde sektör, meslek ve istihdam ilişkisi türü açısından ayrışmaya maruz kaldığı bunun da kaliteli istihdam erişiminin önüne geçtiği belirtilmiştir (ilo.org). Raporda da görüldüğü gibi geçmişten günümüze istihdam piyasalarındaki bu cinsiyet ayrımcılığı etkisini hissettirerek göstermektedir.
Türkiye’de Kadının Çalışma Yaşamındaki Yeri
Kadın istihdamı Cumhuriyetin ilk yıllarından beri Türkiye’de çözülmesi gereken bir problemdir. Toplumsal cinsiyet ayrımına göre belirlenen iş bölümü, kırdan kente göçler, tarımsal yapının çözülmesi, geleneksel aile yapı taşlarının sarsılması ve iş-aile hayatındaki denge problemi kadınların istihdam düzeyinin düşüklüğünü tetiklemeye devam etmektedir (Hotar, 2011: 84-86).
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verileri incelendiğinde 2017 yılında nüfusun %49,8’ini kadın nüfusu oluşturduğu görülmektedir. Tablo 1.1’de Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre kadınların yıllar itibariyle işgücü durumu yer almaktadır.
Tablo 1.1. Kadınların Yıllara Göre İşgücü Durumu
Yıllar | 15 – 64 yaşları arasındaki nüfus | İşgücü | İstihdam edilenler | İşsiz | İşgücüne katılma oranı | İşsizlik oranı (%) | İstihdam oranı | İşgücüne dahil olmayan nüfus |
2014 | 25 444 | 8 546 | 7 507 | 1 039 | 33,6 | 12,2 | 29,5 | 16 898 |
2015 | 25 739 | 9 019 | 7 855 | 1 165 | 35,0 | 12,9 | 30,5 | 16 720 |
2016 | 26 040 | 9 436 | 8 114 | 1 323 | 36,2 | 14,0 | 31,2 | 16 604 |
2017 | 26 461 | 9 948 | 8 519 | 1 429 | 37,6 | 14,4 | 32,2 | 16 513 |
Oca.18 | 26 612 | 9 903 | 8 547 | 1 356 | 37,2 | 13,7 | 32,1 | 16 710 |
Şub.18 | 26 634 | 9 934 | 8 580 | 1 354 | 37,3 | 13,6 | 32,2 | 16 700 |
Kaynak: TÜİK
2018 yılı şubat ayı verilerini incelediğimize kadınların işgücüne katılma oranının %37,3 ve istihdam oranının da %32,2 olduğu görülmektedir. Yine aynı dönem için erkeklerde işgücüne katılma oranı %77,1 iken istihdam oranı da %69,8’dir (tuik.gov.tr). Bu durum kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranının erkek işgücüne katılım ve istihdam oranının yarısından az olduğunu göstermektedir. ILOSTAT ve EUROSTAT 2007-2016 yılları verilerine göre hazırlanan çeşitli ülkelerdeki işgücüne katılım oranlarında Ekvator ve Malta’dan sonra kadınların işgücüne katılım oranının en fazla arttığı (%9,3) ülke Türkiye olmasına rağmen Avrupa Birliği ortalaması olan %51,6’dan düşük olduğu da belirtilmektedir (turkodfed.org).
Bu yazının tamamı Çalışanların Kadın Yöneticilere Yönelik Tutumu başlığı ile 3. Farabi Kongresinde Sözlü Bildiri olarak sunulmuş, Current Studies Over Social Sciences kitabında kitap bölümü olarak yayımlanmıştır.